top of page

Akıl Hastanesi Bahçesinde Piknik



Bu sabah dünyaya baktım ve sinirden kahkaha attım. Hani bir anlığına, “Acaba akıl hastanesinin bahçesinde piknik mi yapıyoruz?” diye düşündüm. Ama yok, burası gerçek dünya. Biz de onun içinde, birbirimize çarpa çarpa ilerleyen figüranlarız.


Bir yanda delicesine koşturup “yaşamak” için çabalıyoruz, diğer yanda nefes almak için dinleniyoruz. Konuşuyoruz, anlatıyoruz, tüketiyoruz, yoruluyoruz. Ama arada sevgiyi sıkıştıracak yer kalmamış. Duygular düz bir çizgiye dönüşmüş, diyaloglar otomatik yanıtlara bağlanmış. İnsanlık hali değil, chatbot hali yaşıyoruz.


Bedenlerimiz senkron kaybıyla modern hayatta yarışırken, ruhlarımız çoktan istasyonda kalmış, treni kaçırmış. Sosyal medya denen dijital pazar halka arz edilen bedenler yerinde,,

bir sonraki reels’e savruluyoruz ve bir bakıyoruz, Dede Korkut sakallı bir adam ruj sürüyor. Eğlenceli mi? Belki. Anlamlı mı? Tartışılır. Ama kesin olan bir şey var: Gerçeklik algımızın ipleri algoritmaların elinde.


Ve işte tam burada, sahneye büyük oyuncular giriyor. Çılgın siyasiler, inançlar, ideolojiler ve organize dinler… Hepsi, hepimizi de yanlarında uçuruma sürüklemek için kıyasıya yarışıyor. Eskiden toplumları harekete geçiren değerler, artık bizi birbirimize düşman etmek için kullanılıyor. Komşular artık komşu değil, taraflardan biri.


Ama şu bir gerçek ki, barış yamalı reformlarla sağlanmaz. Eski fikirlerin cilalanıp tekrar piyasaya sürülmesiyle de olmaz. Değişim, bir dekor değişikliği değil, bir bilinç sıçraması olmalı.


O yüzden en azından kendi içimizde şu soruyu sormalıyız: Ruhumuzu bu hengâmede nereye düşürdük ve onu geri almanın bir yolu var mı? Çünkü dünyayı akıl hastanesinin bahçesi gibi görmekten daha kötüsü, gerçekten o bahçeye dönüşmek olur.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
  • TikTok
  • Instagram
  • Twitter
  • Spotify
  • Apple Music
bottom of page